İLAHİ İSİMLERİN ZUHUR MAHALİ OLAN MAHLUKATA …

İLAHİ İSİMLERİN ZUHUR MAHALİ OLAN MAHLUKATA NUR-U MUHAMMEDİ’DEN NUR KAZANDIRILMASI HAKKINDA AÇIKLAMADIR

TÜM MAHLUKATA TEVZİ EDİLEN NURLARIN KAYNAĞI NUR-U MUHAMMEDİDİR.

Nur-u Muhammedi’den kazanılacak olan nurlar, mahlukatta zuhur eden ilahi isimlere ait manaların yoğunlukları oranında kazanılır. Mahlukatın içinde 99 İlahi İsmin manaları oranında nurlandırılarak şereflendirilebilecek olan Mahluk BEŞER‘dir. Zira Beşer, İnsan-ı Kamile hamiledir. Beşerin İnsan-ı Kamili doğurabilmesi için İlahi Nur tevziatının 99 ismin önce zılli sonra asli manalarınca Nur Kaynağı olan Nur-u Muhammedi’den nurlandırılarak yüceltilmesi gerek. Ancak nur kazandırma hakkı, Allah Sistemi’ne tabi olan beşeriyetten Allah Sistemi’nin Resulünün davetine icabet gösterenlere verilebilmektedir.

Kur’anda “BİZ SENİ GERÇEKTEN ONA ÇAĞIRAN, NURLANDIRAN BİR KANDİL OLARAK GÖNDERDİK” Ahzab suresi ayet 46 vurgulanmaktadır.

Beşer mahluk olarak diri, Varlık olarak ölüdür. Beşerin Varlık olarak dirilik kazanması için nurlandırılması gerekir.

Kur’anda “ÖLÜ İKEN KENDİSİNİ DİRİLTİĞİMİZ VE KENDİSİNE İNSANLAR ARASINDA YÜRÜYEBİLECEĞİ NUR VERDİĞİMİZ KİMSE, KARANLIKLAR İÇİNDE KALIP ONDAN HİÇ ÇIKAMAYAN KİMSE GİBİ OLUR MU?” Enam suresi 122. ayet vurgulanmaktadır.

Ceberrüt ve Meleküt alemlerinin sakinleri olan ilahi tasarruf ünitelerinin (Nurani Varlıkların) nurları Nur-u Muhammedi’den kazandırılmıştır. Kazandırılan nurlar bu ünitelerin kendi istihkakına göre birer potansiyel kaynak haline gelmiştir. Her bir tasarruf ünitesinin varlığındaki nurdan oluşan potansiyel kaynağa Mebde-i Teayyünü Vücubi denmektedir. Bu kaynaktan tasarruf etme hakkına sahip olan her ünite Mülk alemine sevk edebileceği nur kıymetiyle bu alemde tekamül aracı olarak kullandığı kisve ve kalıplarla ilahi isimlerin manalarının zuhur mahali olabilen bir odak tanzim eder. Bu odağa Teayyüni İmkani denir.

Teayyüni imkanilerdeki nurun, Mebde-i teayyüni vücubideki nur potansiyeliyle bütünleşinceye kadar nurlandırılarak arttırılması, Allah Sistemi’nin Resuliyet Vechesi tarafından gerçekleştirilmektedir.

ALLAH SİSTEMİNİN RESULİYET VECHESİ, GÖKLERDEKİ HER MEBDE-İ TEAYYÜNÜ VÜCUBİDEKİ NUR POTANSİYELİ İLE, YERDEKİ TEAYYÜNİ İMKANİDE (cemad – nebat – hayvanat – beşeriyet) BULUNAN NURUN TAMAMLANMASINI SAĞLAYAN TÜM TASARRUFLARI GÖSTERMEKLE YETKİLİDİR.

“ALLAH’IN NUR VERMEDİĞİ KİMSENİN NURU OLMAZ” Nur suresi ayet 40.

Beşerin hakikati olan İnsan-ı Kamilin Nur kaynağı MEBDE-İ TEAYYÜNİ İNSAN-I KAMİLİYE, mülk alemindeki nur kıymetinin beşer ifadesiyle bilinen mahluka kadar her mahlukluk halini deneyimler. İnsan-ı kamil, beşer denilen mahluktaki mahlukluk sıfat ve fiillerinin ilahi isimlerin zılli manalarınca ortaya çıktığını bilir. Beşerdeki nur kıymetindeki şiddetin artması (seyyal formun gittikçe astral yoğunluk kazanması) onun bulunduğu yerden göğe doğru o şiddet oranınca yükselmesi demektir.

Beşerdeki enerjetik forma ilm-i tasavvufta “VÜCUD’UL HAKKANİ” denmektedir. Bu formun seyyal yoğunluğu, yere bağlı olan beşerin mahlukluk sıfat ve fillerinin bertaraf edildiği oranda artmaktadır. Bu seyyalleşme yoğunluğunun sınır marjında artık bu form astral yoğunluk kazanmaya başlar. İşte bu esnada ilm-i tasavvuf diliyle buna NURUN TAMAMLANMA AŞAMASI denir.

Allah Sistemi’nin Rabbi olan Allah, beşerdeki kalbin gönülle birleşik düzen hasıl ettiği andan itibaren kendi Resulunun nur kaynağından desteklenmesini sağlayan programları tevziatçı vasıflarına sahip olan Resuluna uygulatmaktadır. Beşerdeki kalbin nefsin emrinden alınması için gösterilen her teşebbüs, Resuliyet Vechesine bağlı olan ilahi mekanizmalar tarafından tespit edilerek değerlendirilmekte ve o sırada gösterilmesi gereken destekleyici tasarruflar eksiksiz gösterilmektedir.

BEŞERİN İNSANLAŞMASI İÇİN GÖSTERİLEN TASARRUFLAR DAİMA BEŞERİN İLAHİ İSİMLERİN ASLİ MANALARINA UYGUN OLAN DAVRANIŞLARI SERGİLEME AŞAMALARINDA GERÇEKLEŞTİRİLMEKTEDİR. BU ESNADA BEŞERİN İNSANLAŞTIĞINI GÖSTEREN TECELLİYATIN İZLENMESİ MÜMKÜN HALE GELMEKTEDİR.

Tecelliyat (tecelliler) zuhur manasındadır. Tecelliyata mahzar kalacak beşerin, o tecelliyata layık olabilecek liyakatta bulunması gerekir. Liyakat şümullü bir ifadeyle yaraşır olabilmektedir. Yaraşır olan, yaraşırlığı oranında tecelliyata mahzar kalabilir. Böyle bir ilahi keyfiyetin tahakkuk ettirilmesi evrensel icabatlara uygun olarak faaliyet göstermeye dayanır.
Beşeriyet, Dünya planetinde sık sık tekamül için gerekli olan hadiselere maruz bırakılmaktadır. Dünya beşeriyeti önüne çıkan her hadiseyi sıkıntı verici veya mutlu edici olarak neden değerlendiriyor? Zira hadiselerin beşeriyetin tekamülünde yararlı olduğunu ve onların tekamül planıyla ilgili müştemil bir zincirin halkaları olduğunu idrak edemiyor (istisnalar hariç). Dünya beşeriyetinin önüne çıkarılan hadiseler, kendi tabirleriyle düştükleri sıkıntı halleri hep tekamülle ilgili icap edenlerle doludur. İşte bu icap edenlere (evrensel icabatlar) gereken yer ve zamanda gerektiği gibi icabet gösterenler mevcut bulunan Kozmik Liyakat mesabelerini (derecelerini) gittikçe arttırırlar. Kozmik liyakat mesabesinin artması, bu artış meyanında tecelliyatı gerektirir. Bu evrensel prensiplerdendir. Kısaca göstermek gerekirse; icabata göre fiiliyat, kozmik liyakati, kozmik liyakat ise tecelliyatı gerektirir. Bu konu çok giriftlik arz eder. Evrensel icabatların belirttiği evrensel olasılıkları tayin etmek, beşerde bulunan bağlı şuur düzeyi ile mümkün değildir. Ancak kozmik Liyakatleri muayyen bir kozmik sabiteye yücelebilmiş şuurlu insansal kozmik birimlerde olasılıklarla ilgili sırlar hakkında mevcut bilgiye dayanan tayin edebilme keyfiyeti meknuz bulunmaktadır. Bunlar bu sırları ancak layık olanlara verebilmektedir. Yaraşır olana yaraşırlığı nispette emanet teslim edilmektedir.

BAKIN BİR TEBLİĞİNDE NE DİYOR NURANİ VARLIKLAR?

Benlerin ve senlerin çok mevzu edildiği dünya planetinden, BİZ’lerin bulunduğu bu boyutlara ancak BİZ olmakla gelinir. Bu boyutlara geçebileceğiniz bir tek geçit vardır, o da gönül yoludur. BİZ’e gönül verenler elbette BİZ’lerle tanıştırılacaktır. BİZ’e yönelenlerin geçitleri ancak BİZ’den olanlarla açılır. Sonunda BİZ’im geçitten BİZ’e gelecek olanlar BİZ’den olacaklardır. BİZ’im BİZ’lerle olan ilişkilerimiz her planda sürer. BİZ, BİZ olana yöneliriz. BİZ’e yönelik her arzu BİZ’im arzumuzdan kaynaklanır. BİZ’e bu arzuyu duyurtan “İLAHİ AŞK”tır. Tekrar tekrar söylüyoruz buraya dikkat edin. BİZ’im BİZ’lerle dolu olan BİZ’lik Vadilerimizin yeşilliğine İlahi Aşk can katar. Bu Aşk hangi planda duyulursa duyulsun duyanları, BİZ’im geçitten BİZ’e bağlar. BİZ mümkünlerin idarecileriyiz, BİZ mümkünlerin öğreticileriyiz, BİZ mümkünlerin Vacib’leriyiz. BİZ mümkünlerin ÖZ’leriyiz (İlahi ÖZ). BİZ’im bir tarafımız ALLAH’a bir tarafımız mümkünlere dönüktür. Alırız veririz, veririz ki alırız. Yansıtıcıyız. BİZ’e her gelen imkan BİZ’lerden mümkünlere yansır.

AXOY MA-TU / Ö.CENAP BAŞMAN

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.