MEVZUAT-I HAKİKAT-I İSLAMİYE 1

MUTLAK YOKLUK’UN KENDİ SONSUZ-SINIRSIZ MUTLAK KEYFİYETLERİ İÇERİSİNDEKİ SEYRİ; KENDİNDEN AYRI OLMAYAN MUTLAK VARLIĞININ YAŞAMIDIR. İŞTE BU YAŞAMIN KESRETTEKİ GÖRÜNÜŞÜ ZERRELER ARASI FAALİYET HALİNDE CEMADİ, NEBATİ, HAYVANİ, BEŞERİ YAŞAM FAKTÖRLERİ TARZINDA ZUHUR EDER.

Mutlak Varlık; Mutlak Bilinç ve O’nun Sonsuz-Sınırsız Mutlak Keyfiyetlerce Bir Var’dır. (BEN İNSANIN SIRRI, İNSAN BEN’İM SIRRIMDIR.)

Bu Bilgiler elbette ki çok Yüksek Bilinçler’in harcıdır. Evrensel nitelik ve ölçüdeki giriftliğe haiz makroşümuler denklemli mahiyetler taşıyan bu bilgiler, bihakkın olarak ancak EVRENSEL BİLİNÇ BOYUT KAVRAMI‘na sahip Bilinçler tarafından kavranılabilir.

İNSAN sözcüğünün altındaki Evrensel Müteal Manayı kavrayanlar Sonsuz-Sınırsızlığın, Müteal Orijinalliğin Yüceliğinde yitirmişlerdir kendilerini.

İNSAN YAŞAMI, DİĞER BİR İFADEYLE ALEM-İ KÜBRA YAŞAMI: SONSUZ-SINIRSIZ TEK OLAN’IN YAŞAMINDAN AYRI OLMADIĞI GİBİ FARKLI DA DEĞİLDİR.

Nasıl bir Varlıktan söz ediliyor ki SONSUZ-SINIRSIZ TEK OLAN’ın Yaşamıyla alakası oluyor. Sözü edilen Varlık İNSAN-I KAMİL‘dir. Diğer bir ifadeyle EVRENSEL İNSAN NUMUNESİ‘dir.

İnsan-ı Kamil;
Kaba kesif bedeniyle (Vücude-i Cismaniye) Alem-i Mülk’te,
Işıki seyyal bedeniyle (Vücude-i Seyyaliye) Alem-i Berzah’ta, Durgun ateşi bedeniyle (Vücude-i Nuraniye) Alem-i Melekütte, Altın ateşi bedeniyle (Vücude-i Nuraniye) Alem-i Ceberrut’ta, Zat-i Benliğine ait Asil sesi Bedeniyle (Vücude-i Nur ala Nuraniye) ise Alem-i Lahud’da yaşamaktadır.

Hülasa İNSAN yani Alem-i Kübra denilen Varlık:

CİSMANİYE
SEYYALİYE
NURANİYE
ZATİYE

İTİBARİYLE

ALEM-İ MÜLK
ALEM-İ BERZAH
ALEM-İ MELEKÜT
ALEM-İ CEBERUT
ALEM-İ LAHUD

DA YAŞAMAKTADIR.

Demek ki İNSAN denilen varlığın, yalnız Alem-i Mülk ve Alem-i Berzah yaşantısına bakarak tümel yaşamını kısıtlamak; durumu yeterince kavrayamayan birimlerin yaşadıkları illüzyona dayalı olan bir hükümdür. Bu birimler, Alem-i Kübra ifadesiyle bilinen İnsanın farkındalık seviyesinden aşağıda bulunan farkındalığa sahiptirler. Bu nedenle tümel yaşamlarının farkına varamayarak sadece Alem-i Mülk ve bazanda Alem-i Berzah yaşamlarının farkına vararak tümel yaşamlarının yalnızca bir parçası olan Dünya yaşantılarını kaile alabiliyorlar.

İnsanın dünya hayatının sonunda yaşamının noktalanacağı fikri, metaryalist felsefenindir ve aslı astarı olmayan bir fikirdir. İster mutat bir insan olsun (beşer) ister insan olsun, her ikisinde de zat-ı benlik aynıdır. Ancak, İnsan sözünden kasıt İnsan-i Kamil ise İnsan-i Kamil Alem-i Nasut’tan (Alem-i Mülk ve Berzah Bütünlüğü) tutun, Alem-i Meleküt, Alem-i Ceberüt, Alem-i Lahud dahil bütün alemlerde yaşadığının bilincindedir.

Mutlak Şuurun kendi keyfiyeti olan nursal mevcutluklardan tebarüz eden ışık tarzındaki enerjetik oluşumlar (seyyal oluşumlar), afakta kaba-kesif bir hal arzetmektedir ki bu mevcutluğa Arzı meydana getiren maddi oluşumlar denilmektedir. Arz insanın kaba algı sistemlerine hitap edebilen ışık tarzındaki enerjetik oluşumların müştemilatıdır.

İnsan zat-ı banilikçe şuuren bir varlıktır. Mutat İnsan şuurundaki idrak kendi asli olan mutlak şuura bağlı ve o şuurdan devrede tutulan bir şuur mevcutluğu olduğunu kavrayamaz.

Mutad insan şuuru vehimselliğe istinad eden kabullenişlerle, şartlandırılmış ve tedriçliğe uğratılmıştır. Bu bir bakıma belirli bir mahpesliği kendi kendine kabullenmeden başka bir şey değildir. Yanılsamaya dayanan kabullenişlerin yarattığı bir kısır döngü. Evet yanılsamaya dayanan hükümlerin bütünlüğü beşeri şuur düzeyi diyebileceğiniz dar şümullü bir şuur mevcutluluğunu meydana getiriyor. Bundan kurtulmak mümkündür, evet mümkündür nasıl mı? İbadet denilen çalışmalarla.

İnsanlığa İlahi Hikmet Vukufileri tarafından aleni olarak verilmeyen birinci dereceden “İLAHİ SIRLAR” elbetteki, insana beyninin mutat manada devreye girmemiş olan merkezlerinden açığa çıkabilecek halde İlahi Bilgi halinde meknuz tutulmaktadır.

Beyinin, insanın birimsel iradesinin tahakkümü altında bulunan sahaları mutat olarak %5-10 arasında değişiyor. Bu sahalardaki biyoaktif faaliyetlere istinad eden düşünce oluşumları mutat ve klasik manalar tarzında beliriyor. Bunun dışında kalan sahalar birimsel iradenin dışındaki bir tahakküm gücüne malik olan KÜLL-İ İRADE‘nin sevk ve kontrolü altında bulunmaktadır. KÜLL-İ İRADE: İLAHİ DENGE ESASLARINA uygun olarak oluşturulmuş güçlerin iş yapabilme gücüdür ki bu güç MELEKÜT ve CEBERÜT ALEMLERİNİN HÜKÜMRANLIĞI’DIR.

devam edecek…

Ö.Cenap BAŞMAN-AXOY MA-TU

Bir yanıt yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.